Birçok yazımın Erzurum menşeli olmasından rahatsızlık duyanlara rastlıyorum…
Erzurum’un dışında koskoca bir dünya daha var diyorlar…
Sadece gülümsemekle yetiniyorum…
Öyle ya haleti ruhiye mi bilmeyenler için eleştirmek kolay.
Zira Erzurum benim için dünyanın tamamından bile daha büyük ayrı bir dünya…
Havasını teneffüs ettiğim acısını tatlısın yediğim bir şehir…
Her fırsatta bu şehri terk edeceğim diye hayallere kapılıp yeni bir dünya arasam da görüyorum ki;
Dahasını bulamıyorum…
Ankara’nın bürokratik havasından İstanbul’un kutsiyetinden İzmir’in gülümseyen güneşinden Antalya’nın maviliğinden mütevellit zaman zaman bu şehirleri hicret etmeyi düşünmüşümdür…
Lakin bir ayağımı atmak istediğimde öteki hep mani olup bu şehirden daha alasını bulamayacağımı hatırlatır…
Babasını gençliğinizde, annenizi ise en ihtiyaç duyduğunuz bir zamanda kaybettiğinizde onları misafir eden bu şehir sizin için katmerli kutsiyet arz ediyor…
Bu kadar duygusallığın elbette ki siyasi uzantılarıda olacaktır…
Siyaset mi dediniz…
Hiç şüphesiz Erzurumlu olma ayrıcalığı ile gururumun en üst zirvesinde olan ben bu şehrin efradı olarak ta şehrin sorunlarını dile getirmek zorunluluğunu hissediyorum…
Erzurumlu olmak, Erzurum’u anlamak için İbrahim Hakkı’nin Erzurumlu Emrah’ın Alvarlu Hace Muhammed Lütfi Hazretlerinin dizelerini iyi okuyup anlamaktır…
Erzurumlu olmak devletini, milletini canı pahasına koruyup göğsünü siper edebilmektir…
Bunları yapabilmek bile başlı başına şehir ahalisi olmasına yeterdir…
Siyaset denildi mi güç kuvvet zeka akla gelir…
Dimağı güçlü vefakar sadık Erzurum insanı tarihin her döneminde de siyaset sahnesinde her daim ön saflarda yerini almıştır…
Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin hatta stadyumlardan ismi kaldırılsa bile bu şehrin yetiştirdiği Cemal Gürsel Paşa’nın ülkeye katkılarını da yok sayamazsınız…
Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Cemal Gürsel’in yanı sıra nice komutanlar nice devlet adamlarının isimlerini sayabiliriz…
Tarihin her döneminde kurtuluş mücadelelerinde önemli kararların altına imzasını atmış Erzurum insanının varlığı inkar edilemeyecek görmezden gelinemeyecek kadar büyüktür…
Ülkenin yıkılmaz kalesi ve ülkenin bütünlüğünün teminatı olan Erzurum’u anlaşılır hale getirdiğimiz vakit ülkenin daha ileri medeniyetlere erişebileceğini söylemek istiyorum…
Sevgili Okurlarımız her hafta aralıksız olarak gazetemiz Milletin Sesi’nde yayınladığımız ‘PORTRELER’ başlıklı yazı dizimizde sizlere bu hafta Erzurum’un bağrından çıkıp siyaset sahnesinde bende varım diyen Hukukçu Profesör Abdurrahim Karslı ile yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz. Prof. Dr. Abdurrahim Karslı, Cumhuriyet döneminde siyasi parti kuran ve genel başkan olan ilk Erzurumlu.
Geçtiğimiz ayın başında Merkez Parti adıyla bir parti kuran hukukçu ve aynı zamanda da işadamı olan Prof. Dr. Abdurrahim Karslı, çarpıcı iddialarla ortaya çıktı. Karslı’nın Erzurum ve ülke gündemine ilişkin cesur açıklamaları dikkatlerinizden kaçmayacak.
MERKEZ PARTİ GENEL BAŞKANI ABDURRAHİM KARSLI KİMDİR?
1964 tarihinde Erzurum ilinin, Horasan kazasının Yıldıran köyünde doğdu. İlkokulu köyünde bitirdikten sonra, ortaokulu Erzurum, Yavuz Selim Orta Okulu’nda, liseyi Erzurum ilinin Pasinler kazasında bitirdi. 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Dört yıllık lisans tahsilimi 1984 tarihinde, Haziran döneminde bitirdi. 1986-1987 eğitim yılı yaz döneminde, Almanya’da Freiburg Albert Ludwigs Üniversitesi’nde üç aylık yaz dönemi dil kurslarına katıldı. Daha sonraki yıllarda hemen hemen her yıl ve 2011 yılı dahil olmak üzere yaz aylarında bir müddet bu Üniversitede (Albert Ludwigs) çalıştı. 1996 tarihinde Yardımcı Doçentliğe atandı. Bu zamana kadar birçok tez danışmanlığı, Lisans ve Yüksek Lisans ve Doktora dersleri de dâhil olmak üzere mesleki faaliyetlere katıldı. İstanbul Barosunda Fakülte sonrası avukatlar için hazırlanan programlarda ders, seminer çalışmaları ve tez savunmalarına katıldı. İstanbul merkez ve ilçe adliyeler başta olmak üzere, yurdun birçok yerinden bilirkişi olarak tayin edildiğim dosyalarda görev yaptı. İstanbul Üniversitesi Enformatik Enstitüsünde Bilişim Hukuku adı altında yüksek lisans ve doktora programında derslerim devam etmektedir. 2011 yılı içinde çok sayıda yüksek lisans, doktora, doçentlik ve profesörlük atama jürilerinde bulundu. 2010 yılında İcra İflas Hukuku Ders Kitabını, teori ve pratiğe yönelik olmak üzere neşretti ve 04. Mart 2010 tarihinde Profesör kadrosuna atandı. En son anabilim dalında yapılan görev taksimine göre, çift numaralı öğrencilere üçüncü sınıfta Medeni Usul Hukuku ve dördüncü sınıfta İcra İflas Hukuku derslerinin anlatılmasında görev üstlenmiş bulunmaktadır. Ayrıca idari göre olarak, anabilim dalı başkanlığı, fakülte yönetim kurulu üyeliği, Adalet Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü görevini yürütürken siyaset arenasında bende varım diyerek Merkez Parti’yi kurup genel başkanlığına getirildi.
MERKEZ PARTİ TÜRKİYE’NİN SON ŞANSIDIR
Merkez Parti’sini kurmanızda ki amaç neydi. Merkez Parti’nin AK Parti'nin alternatifi olduğu doğru mu?
Sadece AK Parti’nin değil Türkiye’de şimdiye kadar olan siyasetin alternatifi. Merkez Parti, ben ve arkadaşlarımın siyaseti AK Parti’nin alternatifi olamaz. AK Parti zaten bizim alemimizde yok. Dinciyim diyen, dine zarar veriyor. Milliyetçiyim diyen, millete, Atatürkçüyüm diyen, Atatürk’e zarar veriyor. Türkiye, Merkez Parti’yi görmez ve bu imkanı değerlendirmezse başka sıkıntıları görür.
HERŞEYİN BAŞI ADALET!
Sürekli adalet kavramını vurguluyorsunuz? Sizin siyasetinizin temeli nedir tam olarak?
Türkiye’de adaleti bırakın yaratılışa aykırı fıtrata aykırı işler var. Şuraya ekilmiş bir tohum var. Bu tohumun özelliği neşv ü nema bulup çiçek olmaktır. Tohumun fıtratında var. Sunun fıtratında donunca genişlemek var. Tunç demirin içine de koysanız o su tunç demiri de parçalar. Veya yumurtanın fıtratında civciv olmak özelliği var. İnsanın fıtratında da adaleti hürriyeti arama meyli var. Fıtratına uygun bir hayatı arama özelliği var. Bir şeylerle münasebet tesis etme arzusu var. Hürriyet arzusu var. Kuran’ın dört esası var. Biri tevhid biri nübüvvet biri haşir biri de adalettir. Adaletiniz yoksa sizin rüku ve secdenizin de bir kıymeti yok. Adaletinizin yoksa İstanbul’un tapusu elinizde olsa da bir kıymeti yok. Ben adaleti çok anlatıyorum. Siyaseti de kendim için mecburi istikamet olarak görüyorum. Türkiye’de hiçbir şey adetullah kanunlarına adalete uygun yapılmıyor.
TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ VE SİYASET KOMEDİ
Akademisyen olarak görevinizi sürdürürken neden siyasete atıldınız?
Benim siyasete girme sebebim çaresizlik. 40 yıldır okuduğumu ve bildiğimi söyleyeceğim. Dar dairede ne okudumsa geniş dairede de bunu söyleyeceğim. Türkiye’de hiçbir şey ne bugünkü pozitif hukuka, temel hak ve hürriyetlere, ne de fıtrata uygun yapılıyor. Herkes kendi fikrinin müfsidi olmuş. Müslümanım diyen bir insan kendi inancını tatbik etmiyor. Ama inancıyla söylediği ve yaptığı arasında çok fark var. Milliyetçilik mesela milletini sevmektir. Ama sadece İstanbul’da milletini sevmek değildir. Diyarbakır’da dağa kaçırılmış bir çocuk varsa onun annesi ağlıyorsa onunla birlikte üzülüp ağlamaktır. Milliyetçilik kaybolan günlerdir haber alınmayan rehinelerin durumunu merak etmektir sormaktır. Yoksa milliyetçilik bir cumhurbaşkanı adayı açıklanacak çok güzel bir salonda dört bin kişinin içinde olmak değildir. Bunları bilen insan vicdanen rahatsızlık duymalı. Bu kadar hadise varken biz kendi kendimize bir şeyler oynuyoruz. Türkiye’de demokrasi ve siyaset komedi. İnsanlar için önüne koyulan bir oyun. Ara ara basamaklar rol yapılan bir işler ve o rollere göre devam eden bir hayat.
HER FİKRE AYNI MESAFEDEYİZ
Partinizin ismini Merkez Parti olarak belirlerken çok düşündünüz mü?
Merkez bütün noktalara aynı uzaklıkta olan demektir. Biz her fikre aynı mesafedeyiz aynı mesafede duruyoruz demek için bu ismi kullandık. İkincisi merkez aynı zamanda bir şeyin üretildiği yerdir. Bu parti hem herkese aynı uzaklıkta hem de bundan sonra güzelliklerin hayrın adaletin hukukun ahlakın hayatta ne ihtiyaçsa ve güzel ne varsa onların üretildiği bir yer. Merkezde biz evvela kendimizden başlayarak düşündüğümüz fikirleri tesis ederek sonra geniş daireye açılarak gitmek istiyoruz. Merkez bir başka manada herkesin bulunduğu fotoğrafın içinde göründüğü bir yerdir. Yani Merkez ismini kullanmamızın birçok sebebi var. Din üzerine siyaset yapmayacağız, milliyetçilik üzerine siyaset yapmayacağız, ideolojiler üzerine yapmayacağız.
ERZURUM’A SAHİP ÇIKILMALI
Erzurumlu olmanız hasebiyle şunu sormak istiyorum. Bu şehrin sizin hayatınızda ki önemi nedir?
Tarihin her döneminde adını altın harflerle yazdırmış bu şehir, ülkemizin de teminatıdır. Fakat Erzurum’un verdiğine karşılık Erzurum’a layık görülenleri tasvip etmek mümkün değildir. Erzurum sanki Suriye’nin bir şehri yeni harpten çıkmış gibi yıkık binalar, doğru dürüş tamir edilmemiş yollar Erzurum şehir olarak böyle bir şeye layık değil. Çünkü kaç yıldan beri iktidarın tarafında olanların yanında olan bir şehir Erzurum. Büyükşehir belediye başkanı olarak AKP iktidarı tarafından yönetildi. Şu an 6 milletvekili var, 5 tanesi AKP milletvekili ve bu iktidar döneminde en az 1 tane bakan vardı, buna rağmen böyle bir görüntü Erzurum’a yakışmıyor. Erzurum’da yaşayanlar belki göremeyebilirler ama dışarıdan bir bunu daha iyi görür.
ERZURUMLULAR TETİKÇİ OLARAK KULLANILDI
Parti yönetiminizde Erzurumlu eski siyasetçileri de görmek mümkün. Yıllarca önceki partilerinde kurucu sıfatında bulunan bu isimlerin Erzurumlu olması tesadüf mü?
Hiç şüphesiz Erzurum insanı devlet ve millet meselelerine bakış açısı itibariyle kendinden feragat etmiş ve herşeyi göze alarak fikirleri için savaşmıştır. Ömer Haluk Pirimoğlu, Necati Güllülü gibi siyaset aranasında kendini ispatlamış isimlerin Erzurumlu oldukları için partimizde bulunduğunu söyleyemem. Fakat meclise girmeleri ve halinde Erzurum’a çok şey vereceklerine inanıyorum. Şimdiye kadar Erzurumlu siyasetçileri tetikçi olarak kullanan partiler var. Erzurumlu ve Erzurum bu muameleyi hak etmiyor.
HUKUKÇULAR ORDUSU KURUYORUZ
Gerek kurucular kurulunda gerekse il yönetimlerinde hukukçuların çokluğu tesadüf mü?
Merkez Parti şekilde başlattığımız bir etkinlik var. Biz bir hukukçular ordusu kuruyoruz. Neden mi? Çünkü bu memlekette azami hukuk ihlal ediliyor. Ne demek bu hukukçular ordusu? Evvela partinin umumi merkezinde sonra il merkezlerinde ve her ilçe merkezinde derdinizi anlatacağınız bir hukukçu arkadaşımızı bulacaksınız. Erzurum’da da bilhassa mesken sektöründe usulsüzlükler yapılmaktadır, yapı yapılırken devletle müteahhitler kapı kapı gezerek icraat yapmışlar sonra da ulus perişan olmuş. Erzurum’da da yeni kurduğumuz partinin il merkezinde hukukçu arkadaşlarımız var. Kimin sorunu varsa katiyen politika unsuru şekilde düşünmüyoruz, biz hukukçuyuz diyoruz. Evvela her şeyin bir zekatı sadakası var, biz de ilmimizin zekatını sadakasını eda etmek istiyoruz, her dertli arkadaşımızın derdini dinlemek istiyoruz.
HER PARTİ’DEN KATILIM BEKLİYORUZ
Partinize katılımlar bekliyor musunuz?
Bizim hedefimiz önce partiyi kurmak, sonra teşkilatları oluşturmak ve partinin kapılarını bizim duygu ve düşüncelerimize uygun kişilere açmaktı. Partiyi kurduk, teşkilatları oluşturduk, şimdi milletvekillerinin katılımları olacak. Milletvekilleri geldiği zaman merkez partinin şemsiyesi altına girsin istedik. Şu anda hazırız. Bayramdan sonra her partiden katılımlar olacak. ve inşallah Meclis'te grubumuzu kuracağız. AKP, CHP ve MHP'den katılım olacak. Bizim partimizde her görüşten insanlar var. Ekim ayı sonunda, ya da Kasım ayı içerisinde büyük kongremizi yapmak istiyoruz. Şu anda 60 ilde çalışmalarımızı tamamladık. Ekim sonu itibarıyla 81 ile ulaşmak istiyoruz. Türkiye'nin tamamına tabelamızı asacağız ve bütün gayretimizle çalışmalara başlayacağız. Trabzon, Hatay, Eskişehir gibi illerin de açılışını yapacağız. Bu illeri diğer iller de takip edecek.
SINIRLARDA TEHLİKE VARSA BU YETKİ KABUL EDİLEBİLİR
Sınır ötesi tezkerenin kabulünü nasıl karşılıyorsunuz?
Ülkeye bir tecavüz veya yakın sınırlarda tehlike varsa belki bu yetki kabul edilebilir. Fakat sınırsız ve yabancı askerlerin de geçmesini temin eden bir yetki olmamalıdır. Türkiye’nin böyle bir gücü varsa, şimdiye kadar tarihten kaynaklana sebeplerle ve birbirimizle olan akrabalık veya diğer bir çok sebeplerle kendi programını yapıp, istediği yere kadar girebilir ve orada kalabilirdi. Fakat bunu yapmadı ve yapamadı. Eskiden beri söylenilen bir söz vardır. Bağdada sefer olur, fakat zafer olmaz. Aman dikkat edelim. Bizim irademiz dışında planlanan bir savaşta evlatlarımızı öldürtmeyelim. Memleketimizi sonucu meçhul şekilde yabancılara açmayalım. Başkalarının senaryolarının hizmetkarı olmayalım.