Sevgili Radar haber okuyucuları...Sitenin yayın hayatına başlaması ile birlikte ilk yazımda biraz bizden bahsetmeyi amaçlıyordum. Hatta bir kaç satır bir şeyler karalamıştım...Tam yazımın sonuna noktayı koyacaktım ki, araya virgüller girdi.
Aklımda, Radar haber'in kısa sürede özel ve çarpıcı haberlerle adından nasıl söz ettirip gündem oluşturduğunu, yıllardır haber verdiğini zanneden ama benim gözümde hep Erzurum'un Posta gazetesi diye gördüğüm bazı haber sitelerine, Radar Haber'le meydanın artık boş olmadığını göstermek için yola çıktığımızdan bahseden geniş açı bir yazı kaleme alacaktım ki araya Yakutiye kent meydanı girdi...Bizim meydandan daha büyük bir meydan yani.
Son günlerde gerçekten yılan hikayesine dönen bir konu oldukça canımı sıktı...Kurtlar Vadisi'nden Poyraz'ın da dediği gibi 'iğrite" oldum.Yakutiye Belediyesi, geçen yıl Erzurum'a (bence tarihinin en anlamlı ve güzel yatırımı) bir meydan kazandırdı. Adına şehir merkezinin ortasında olduğu için 'kent Meydanı' dendi. Kent meydanı geçen yıl, birbirinden güzel progrdamlarla adından söz ettirdi, hatta bazı belediye başkanlarının 'Keş ke benim de böyle bir meydanım olsa' dediği kulağımıza kadar geldi.
Bu kent meydanında bu Ramazan'ın başlarında bir program yapıldı. Rus kızlardan oluşan akrobasi ekibi, yılanlarla bir gösteri yaptı. Gösteriye, çok sayıda Erzurumlu büyük ilgi gösterdi...Gösteri bittikten sonra kıyamet koptu. Sebebi ise, gösteriyi izlemeye giden bir iki sisayetçinin gösteri yerine Rus kızlara odaklanmasıydı. Gösteriyi sonuna kadar izlediler, hatta o gösteriyi kaçırmamak için tüm randevularını iptal ettiler Sonra ne mi oldu? Gözlerini alamadan izledikleri kızların çok açık saçık olduğu ve Ramazan ayında insanların bu tür gösterilerle rencide edildiği yönünde açıklamalarda bulundular...Aslında bana göre saçma sapan ve gereksiz gündem oluşturma çabası olan o açıklamaların, siyasilere birileri tarafından dayatıldığını düşünüyorum da neyse...Konumuz o değil....
Saadet Partisi İl Başkanı Faik Çalık, Erzurum'da temsilciliği bulunan tüm basın kuruluşlarına bir mail atarak, Yakutiye Belediye Başkanı Ali Korkut'u bir çırpıda 'hain' ilan etti. Yüzlerce kişinin izleyip bir tek tepki göstermediği gösteriyi, açıklamaları ile çirkinleştirip zihinleri bulandıran sayın Başkan, Erzurum'da bir saatliğine de olsa gereksiz bir gündem oluşturdu. 'Saçma gündemdiyse niye köşende yazdın' dediğinizi duyar gibiyim. O kadar iğrite oldum ki, içerde kalıp kulunç olmasın diye yazma gereği duydum...Bence SP İl Başkanı ve sonradan ona destek veren BBP İl Başkanı sayın Yener Gözütok ve onlar gibi düşünen arkadaşlar haklı...
Çok büyük bir yanlış yaptın Sayın Ali başkan...Sana mı kalmış, Erzurum'a meydan yapmak...Başbakan gezi parkı olayları ile ilgili bir açıklamasında, 'En büyük meydan Taksim değil seçim meydanıdır' diyor. Sende Erzurum'a kent meydanı gibi eserlerle hizmet etmeyi bırakıp birileri gibi koltukta göbek büyüterek seçim meydanını bekleseydin ya. Sanamı kalmış Rus akrobasi grubunu Erzurum'a getirmek...Bu memleket nasıl olsa kalite düşmanı...Bıraksaydın, teybe kaset koyup çiftetelli oynasaydılar.
Hadi Rus kızlarını Erzurum'a getirdin, niye o zaman Erzurum'da kaldıkları süre boyunca onlara Oruç tutturmadın sayın Ali Başkan...Sormazlar mı adama! Hem oruç tutturmadın, hem de teravih namazını bile kılmadan meydanda gösteri yapmalarına izin verdin. Suçlusun sayın Başkan! Rus kızların oruç yemesine izin verdiğin için...Erzuurm'a kalite getirmeyi amaçladığın için...Gösteri yapan Rus kızlarına, birileri gibi belden aşağı düşünerek bakmadığın için...Merak ediyorum sayın Başkan...Yaklaşan seçimler öncesi kimleri bu kadar Korkuttun ki, gereksiz gündemlerin muhatabı oldun. Erzurum'un dört bir tarafını yılanlar sarmış...O yüzden Erzurum'un şu an bir numaralı gündeminin yılan olması çok doğal...Bende, yılan konusu ile başladığım ilk yazıma, yılanla-köylünün (tam da konumuza cuk oturan) hikayesini anlatarak son vereyim...
Bir köylü şehirden köyüne dönüyormuş. Yolda çalıların alev alev yandığını, alevlerin ortasında da bir yılanın çaresizlik içinde kıvrandığını görmüş. Yılan ne kadar çabalasa da ateşin ortasından kurtulmayı başaramıyormuş. Köylü sopasının ucuna taktığı azık torbasını ateşin ortasında ki yılana uzatmış.Yılan kıvrılarak torbanın içine girmiş. Adam da torbayı ateşin ortasından çıkarıp yılanı alevlerin ortasında yanmaktan kurtarmış. Yılan torbanın içinden çıkar çıkmaz adama, 'Seni sokacağım' demiş. Adam şaşırmış,'Ama nasıl olur, iyiliğin karşılığı kötülük olmamalı. Ben seni ateşin ortasından kurtardım' demiş. Yılan, 'Evet, ama yinede ben seni sokacağım' demiş. Adam yılana yalvarmış, 'Ne olur yılan kardeş, dur yapma, yaptığım iyiliğin karşılığı bu olmamalı' diye... Yılanı ikna edemeyeceğini anlayan köylü, 'Gel karşılaştığımız birkaç kişiye soralım, eğer seni haklı bulurlarsa o zaman beni sokabilirsin' demiş. Yılan köylünün teklifini kabul etmiş. Bir İnek görüp kormuşlar. Köylü, başlarından geçenleri bir bir anlatmış ineğe:"Yolda yürüyordum. Çalıların alev alev yandığını, yılanın alevlerin ortasındaki çaresizliğini gördüm ve onu kurtardım. sonra yılan beni sokmak istedi"
İnek, “Evet iyiliğin karşılığı kötülüktür” demiş ve kendi başından geçeni anlatmış: “Ben güzel bir köyde yaşıyordum. Sahibimin ailesine her zaman bol süt ve güzel buzağılar veriyordum. Fakat zaman geçip de yaşlanınca beni kasaba verip kestirmek istedi. Ben de onun yanından kaçıp bu otlaklara geldim. Buralarda avare avare dolaşıyorum. Beni ya bir kurt kapar ya da kim bilir… Benim iyiliklerimin karşılığı bu olmamalıydı. Bu yüzden iyiliğin karşılığı kötülüktür.” Yılan adama, 'Bak gördün mü? Ben haklıyım. Bu yüzden seni sokup öldüreceğim' demiş. Köylü tekrar yalvarmış yılana:"Dur! Daha bir kişiye sorduk. Başkalarına da soralım hele. Bakalım onlar ne diyecek? Eğer onlar da inek gibi konuşurlarsa, o zaman beni sokabilirsin.”
Etraflarına bakmışlar, bir söğüt ağacı görmüşler. Köylü, başından geçenleri olduğu gibi söğüt ağacına da anlatmış. “Söyle bakalım söğüt ağacı iyiliğin karşılığı kötülük müdür? “ diye sormuş. Söğüt ağacı derin bir iç çekmliş ve “Evet iyiliğin karşılığı kötülüktür!” diye cevap vermiş. Sonra anlatmaya başlamış o da:"İnsanlar işlerinde çalışıp yorgun argın evlerine giderken yazın o kavurucu sıcağında gölgemde dinlenirler. Fakat ne zaman Sonbahar yüzünü gösterse bir balta kapıp dalımı budağımı kesiverirler. Hatta bir ara neredeyse kökümden keseceklerdi. Nasılda korkmuştum ama şansım varmış ki son anda vazgeçirdi köylünün biri. Bu yüzden iyiliğin karşılığı kötülüktür." Yılan, 'Bak gördün mü' diye atılmış hemen lafa:"Hiç kurtuluşun yok. Seni sokup öldüreceğim. İyiliğin karşılığı kötülüktür.” Adam çaresiz son kez yalvarmış:“Dur, yapma! Son olarak birisine daha soralım. Eğer o da inek ve söğüt gibi düşünüyorsa, tamam o zaman beni sokabilirsin.”
Yakınlardan geçen tilkiyi görmüşler. Köylü, başından geçenleri olduğu tilkiye de anlatmış. Yolda nasıl yürüdüğünü, çalıların nasıl alev alev yandığını, yılanın alevlerin ortasındaki çaresizliğini, ve yılanı alevlerin ortasından kurtarışını... Şimdi de yılanın kendisini sokmak istemesini… “Söyle bakalım tilki kardeş, iyiliğin karşılığı kötülük müdür?“ Tilki hemen durumu anlamış. Adamın zor durumda olduğunu gören tilki, şöyle bir düşünmüş, çenesini kaşımış ve şöyle demiş.: “Hıı bunu bilmeyen mi var? Elbette iyiliğin karşılığı kötülüktür.” Bunu duyan yılan gururla doğrulmuş, köylüyü sokmak için hazırlanmış. “Ama” demiş tilki köylüye... “Şu başınızdan geçenleri bir kez daha anlatır mısın?“
Adam üzgün üzügün anlatmaya başlamış.: “Bu yılan çalıların arasında bir ateşin ortasında idi. Ben sopamın ucuna bağladığım azık torbamla, onu ateşin ortasına uzattım. Yılan da torbanın içine girdi ve ben onu ateşin ortasından çıkardım.” Tilki sinsice gülerek konuşmaya başlamış. Ey aptal insan! Hiç bu kadar büyük bir yılan, bu küçük torbaya sığar mı, böyle bir şey olur mu?” “Evet” demiş yılan atılarak, “ben o torbaya sığarım.” Tilki yeniden yılana dönüp, “senin şu küçücük torbaya sığdığına gözümle görmeden hayatta inanmam” demiş. Yılan, tilkinin sözleri karşısında göğsünü gerip iyice havaya girmiş. Tilki devam etmiş: “Tekrar torbaya gir de ben de bir göreyim. Bakalım bu kadar büyük bir yılan bu küçük torbaya nasıl girmiş.“ Köylü torbanın ağzını açmış. Yılan kıvrılarak torbanın içine girmiş. Tilki hemen adama torbanın ağzını kapatmasını işaret etmiş. Adam hemen torbanın ağzını sıkıca bağlamış. Tilki adama şöyle demiş:: Ey insan; düşmanın kafese girdi. Eğer çıkarsa seni sokup öldürecek. Onu yakalamışken işini bitir! Adam hemen yılanı taşlara vura vura öldürmüş.
Böylece iyiliğe elverişli olmayan düşmana, iyilik yapmamayı, acımamayı öğrenmiş adam...Anlayana...