RADARHABER / ERZURUM
Atatürk Üniversitesi, Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, günümüzde Türkiye’de de ırkçılığa karşı “dur demek” için geçmişte yaşanan ırkçı olayları unutmamak adına “bir daha asla” prensibiyle çalışan vakıf ve derneklerin var olduğunu iddia etti. Eğilmez, yaptığı açıklamada şöyle konuştu:“Irkçılık; Irklar arasındaki fiziksel farklılıkların, insanların yeteneklerinde farklılıklar yarattığını ve bazı ırkların ötekilerden üstün olduğunu savunan ön yargıdır. Bu görüşler insanları derilerinin rengine göre beyaz, siyah, sarı, esmer ve kızıl olarak ayıran sınıflandırmaları temel almıştır. Irkçılık, sosyal ayrımcılığı, ırklar arasında fark gözetilmesini ve soykırıma kadar varabilen şiddeti haklı göstermektedir. Irkçılık genel hatlarıyla incelendiğinde kendi kanını taşıyan, aynı dili konuşan ve aynı soydan gelenlerin başka soylardan gelenleri aşağılaması olarak da algılanır. Günümüzde Türkiye’de de ırkçılığa karşı “dur demek” için geçmişte yaşanan ırkçı olayları unutmamak adına “bir daha asla” prensibiyle çalışan vakıf ve dernekler var. İlk bakışta “ırkçılığa dur de” veya “bir daha asla” sloganlarıyla yapılan eylemler, önce insanım diyen herkesin içindeki hümanist duygularına sıcak dokunuşlar yapan faaliyetler gibi gözüküyor. Ama bu sloganların arkasına bakıldığında, pankartları tutan yapılar incelendiğinde, yukarıda bahsettiğimiz sıcak dokunuşlar, yavaş yavaş soğuk ve sert darbelere dönüşüp can acıtmaya başlıyor. Çünkü gerçek ırkçılığı, ırkçılığa karşıyım diyen bu insanların yaptığını görüyorsunuz. Bu oluşumların kafasındaki ırkçı ve ırkçılık anlayışı, şu maddelerden oluşmuştur. Bunlara göre; Türküm diyen herkes ırkçıdır. Ermeni’yim, Rum’um veya Yahudi’yim diyorsanız özünüzü dile getiriyor ve kültürel kimliğinizi korumuş oluyorsunuz ama Türküm diyorsanız, Hitlerden sonra en büyük ırkçı siz oluyorsunuz. Yine bu gruplara göre, eğer tarihinizle ilgili bir probleminiz yoksa, yani Türkler tarihleri boyunca herhangi bir topluma ırkçı politikayla yaklaşmamış ve herhangi bir soykırım eylemi içerisinde bulunmamış diye bir inancınız varsa, hayatınız ırkçılık yapmakla geçiyor demektir. “Ben Müslümanım ve benim yaşadığım yerde ibadet edebilmem için cami olmalı” diyorsanız, yine ırkçılık yapıyorsunuz demektir. Hele hele camilerin dış duvarlarına ayet veya hadis yazmış ve hele de bunları ışıklandırmış iseniz tam bir ırkçılık faaliyetinin odağındasınız demektir. Bugün Türkiye’de bazı vakıf ve derneklerin dur demek istedikleri ırkçılık anlayışının altında aslında bu coğrafyanın Türklüğü ve Müslümanlığı sorunu vardır. İşin aslı bu maşalar, Türklüğe ve Müslümanlığa dur demek istiyorlar. Irkçılığa “dur de” veya “bir daha asla” gibi organizasyonların tespitlerini ve 2015’e kadar olan eylem planlarını şu şekilde sıralayabiliriz; Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümü yaklaşırken soykırımın inkârına yönelik resmi ve gayri resmi devlet politikaları devam etmekte. Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nden 1915’te Ermeni halkının başına gelenleri soykırım olarak tanıması yönündeki talepler gerek uluslararası arenada gerekse ülke sınırları içerisinde çeşitli aktörler tarafından güçlü bir şekilde dile getirilmekte. Soykırımın 100. yıldönümü yaklaşırken konuya ilişkin toplumsal farkındalığı artırmak ve devletin bu konudaki inkâr siyasetine son vermek için Türkiye’deki ırkçılık karşıtı aktivistlerin daha faal olması gerekmektedir. Uzun soluklu ve kazanmaya yönelik talepleri güçlü bir şekilde seslendirmek, Birbirinden kopuk çabaları birleştirmek, Ermeni diasporası ve Ermeni toplumuyla ilişkileri ve diyalogu güçlendirmek, Aktivistler tarafından örgütlenecek ve kurumların desteği ile yürütülecek bir kampanya, Amacı paylaşan herkese açık ve kimsenin dışlanmayacağı bir kampanya, Tek konulu bir kampanya; Ermeni Soykırımı dışındaki konuların ele alınmadığı bir kampanya, Sosyal medyanın, yazılı ve görsel medyanın daha etkin kullanılacağı bir kampanya, Dünya çapında düzenlenen festivallerde kısa film gösterimlerinin organize edilmesi, Türkiye, Amerika ve Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde tanınmış sanatçıların katılımıyla konserler düzenleme Film ve belgeseller hazırlama eğer olmazsa elde mevcut olan yapımların yeniden gösterime sokulması. Açık ve net bir şekilde görüldüğü gibi amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Biz de dernek olarak Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih bölümü öğrencileriyle beraber “Bu Yalanlara Kanma” diye bir kampanya başlatarak, bu maşaların gerçek yüzlerini ulaşabildiğimiz herkese anlatacağız. Ve bu yalancılara “Durun Artık” diyeceğiz.”
Kaynak : http://www.radarhaber.com/haberler/18/_4091.html