RADARHABER / ERZURUM
Erzurum'da dolaşmadık yer bırakmayan Karagöl, 'sosyal devlet anlayışı'nın önemini anlatıyor. Ak Parti Erzurum Milletvekili Aday adayı Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl, Ak Parti döneminde artan sosyal yardımların önemine değindi. Sosyal yardımların artmasının fakirliğin derinleştirdiğine yönelik kanaatin yanlış olduğunu söyleyen Karagöl, Ak Parti ile sosyal yardımların kurumsallaştığına vurgu yaptı.
Yaklaşan yerel seçimler öncesinde AK Parti’de aday adayı müracaatları sona erdi. 136 aday adayının başvuru yaptığı AK Parti’nin en iddialı isimlerinden olan Erdal Tanas Karagöl, gezi ve incelemelerini sürdürüyor. İlk olarak Erzurum’un doğu ilçelerine çıkarma yapan Karagöl’e adeta sevgi selinin olması dikkatlerden kaçmıyor. İlçe ziyaretlerinin ardından Erzurum merkezde de sivil toplum kuruluşlarına da ziyaretlerde bulunan Karagöl, Sırasıyla Erzurum Gazetecileri Cemiyeti, Türkiye Yazarlar Birliği, Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti ve son olarak Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mehmet Sekmen ile bir araya geldi. EGC Başkanı Selahattin Şener, TYB Erzurum Şube Başkanı Hanifi İspirli ve Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiye Başkanı Feridun Fazıl Özsoy’dan şehrin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin bilgi aldı. Karagöl, konuşmalarında özellikle AK Parti’nin getirdiği sosyal devlet anlayışına atıfta bulundu.
SOSYAL YARDIMLARA ÖNEM VERİLDİ
AK Parti dönemi Türkiye ekonomisinde en çok tartışılan konulardan birinin sosyal yardımlar olduğuna vurgu yapan Ak Parti Milletvekili Aday Adayı Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl, bu yardımklara karşı çıkılmasına anlam veremediğini söyledi. Karagöl, “Sosyal yardımlara karşı çıkanların bir türlü anlayamadığı, “kömür ve makarna” olarak sloganlaştırdığı ve yardımlarla yoksul halkın oylarının değiştiğini iddia ettikleri bu alandaki gelişmeler, aslında Türkiye’nin sosyal devlet olma yolundaki kilometre taşlarından birini oluşturdu. Gerçek manasıyla, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen “sosyal devlet” ilkesinin ilk defa içinin doldurulduğu bir dönem yaşıyoruz. Yoksulluğu azaltan, ihtiyaç sahiplerinin eğitim, sağlık, gıda ve barınma gibi çeşitli ihtiyaçlarını ortadan kaldırmaya yönelik verilen sosyal yardımlar, bugün birçok ailenin ve bireyin sosyal hayatta yer edinmesini, yani sosyal içermeyi sağlayacak noktaya gelmiştir. Sosyal yardım programlarını da kapsayan sosyal harcamalara 2002 yılında 1.3 milyar TL kaynak ayrılırken, bu rakamın 2014’de yaklaşık 26 milyar TL olduğu tahmin edilmektedir”
BÜYÜK DEĞİŞİM TAKDİR GÖRÜYOR
Sosyal harcamalar kapsamında sosyal yardımlara ayrılan miktarın artışı, yoksulluğun derinleşmesi ve yoksul sayısının artması olarak yorumlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Karagöl, “Bazı çevreler tarafından. Oysaki sosyal yardımların birincil amacı, ihtiyaç sahiplerinin farklı gereksinimlerinden dolayı ortaya çıkan hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak ve yoksulluğu azaltmaktır. Bugün Avrupa ülkelerinde tartışılmaz olan sosyal yardım gibi sosyal koruma hakları, Türkiye’nin gündemine ise gerçek anlamda 2002 yılından sonra girmiştir. Bu durumun başlıca sebeplerinden biri geçmişte yaşanılan ekonomideki kötü tablodur. Ekonomideki iyileşmeyle beraber toplumun her kesimine hitap eden bir sosyal koruma anlayışıyla çeşitli yardımlar ve hizmetler sunulmaktadır. Bugün, şartlı nakit yardımları, yani çocukların eğitimlerine devam etmeleri için ve yeni doğan bebekler için sağlık yardımı, yaşlılar için yaşlı bakım aylığı, eşi vefat etmiş kadınlara nakit desteği, ihtiyaç sahiplerine gıda, yakacak veya barınma yardımı gibi birçok alanda sosyal yardımlar verilmektedir” diye konuştu.
EKENOMİK KRİZLER SOSYAL HARCAMALARDA KISINTIYA NEDEN OLDU
Geçmişte, ekonomik kriz dönemlerinde ülkenin ilk kesinti yaptığı alan, aslında var olmayan sosyal harcamalarda gerçekleştiğini söyleyen Karagöl, bu durumun toplum içerisinde birçok sosyal riski berabaerinde getirdiğini anlattı. Karagöl, “Ne yazık ki bu durum, toplumda birçok sosyal riskin artmasına neden olmuştur. Oysa Türkiye’de 2008 küresel ekonomik krizinde sosyal korumaya aktarılan kaynağın AB ülkelerinin aksine kısılması bir yana, harcamalar artmıştır. Bu da hem küresel ekonomik krizin etkilerini azaltarak ekonomideki hareketi canlı tutmuş, hem de oluşabilecek sosyal riskleri önleyerek toplumsal dinamiklerde bozulma yaşanmasını da engellemiştir. Dolayısıyla, insanların en zaruri ihtiyaçlarını karşılayan sosyal yardımların insanları tembelliğe ittiği ve çalışmayı engellediğine yönelik eleştirilerin de ne kadar anlamsız olduğu ortadadır” dedi.
SOSYAL YARDIMLAR KURUMSALLAŞTI
Sosyal yardımların verilmesi, dağıtılması gerekliliği ve hak olduğu anlayışının, sosyal yardımları en sert biçimde eleştirenlerin bile kabul ettiği bir noktaya gelindiğini söyleyen Karagöl, “Her ne kadar alternatif üretmeseler de. 2002 yılında sosyal harcamaların milli gelire oranı yüzde 0,5 iken, 2014 yılında yaklaşık yüzde 1,5’a yükselmiştir. AK Parti döneminde yüksek miktarda kaynağın aktarılmasından dolayı AK Parti’yle özdeşleştirilen sosyal yardımların kurumsallaşarak iktidar değişiminden bağımsız hale getirilmesi, tam da AK Parti dönemindeki uygulamaların Türkiye’nin sosyal devlet niteliğini pekiştirdiğini göstermektedir. Bu nedenle, Türkiye 2002 yılından sonra gerçekleştirdiği dönüşümü, sosyal devlet niteliğinde de göstererek, gerçek manasıyla sosyal devlet olma yolunda ilerlemektedir. Diğer yandan, sosyal yardıma ihtiyaç duyanların belirlenmesi ve sosyal yardımlarda görülen mükerrerliğin önüne geçilmesi için uygulanmaya başlanan “Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi” ise, sosyal yardımların etkinliğini ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamıştır. En önemlisi de sosyal yardımlar ve hizmetlerden yararlanan kesimlerin, bunları sağlayanlara desteklerini sürdürmeleridir. Bundan sonra, muhalefetin sosyal korumayı içeren hizmet ve yardımlara karşı çıkmaktansa, bu hizmetlerin iyileştirilmeleri, artırılmaları ve kurumsallaştırılması üzerinde çalışmaya zaman ayırması kendi siyasi gelecekleri için daha doğru bir tercih olacaktır” şeklinde konuştu.
Kaynak : http://www.radarhaber.com/haberler/28/karagol-yorulmak-nedir-bilmiyor_8431.html