RADARHABER / ERZURUM
Erzurum’da kağıt mendil satıcılığı yaparak aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışan ve soğuk havanın da etkisiyle oturduğu yerde uyuyakalan 10 yaşındaki Berk Yıldırım'ın görüntüsü, İHA Muhabiri Ahmet Akbuğa tarafından fotoğraflanmıştı. Yürekleri sızlatan fotoğraf karesindeki çocuğa, yetkililer ve yardımseverler duyarsız kaldı...Herkes o çocuğu merak etmiş, ancak küçük Berk fotoğrafının çekildiğini görünce bir anda uzaklaşarak izini kaybettirmişti. Pusula Gazetesi, herkesin merak ettiği o çocuğu bulup merak edilen tüm soruların cevabını aldı. Arkadaşı Mert Tuçar ile birlikte yine sokaklardaydı ve yine kağıt mendil satarak evine ekmek parası götürebilmenin mücadelisini veriyordu Berk Yıldırım...Pusula Gazetesinin acar muhabirleri Recai Uygur ve Salih Çelebi, Berk Yıldırım'la konuşup 'Yaşam alanı sokaklar' başlığı ile röportaj yaptı. Küçücük bedenine rağmen hem zor şartlarda çalışıp hem de okuyan Mert, 'büyüyünce ne olmak istiyor' diye merak ediyorsanız, işte bir solukta okuyacağınız o röportaj....
Yaşam alanı sokaklar
Recai UYGUR / Salih ÇELEBİ
Zorunlu göç ve artan yoksulluğa paralel bir şekilde hızla artan sokakta çalışan çocuklar, okul yerine sokakta çalışmaya mecbur kalıyor.
Mert ile Berk, Doğu Anadolu Bölgesi’nde başka bir ilde yaşayan işsizlik yüzünden zorunlu olarak göç eden iki ailenin çocukları… 5 kardeşten 9 ve 10 yaşlarındaki Berk ile Mert, sabahın ilk ışıklarında bütün çocukların tatlı uykularında olduğu bir saatte geçim sıkıntısı onları sokağa erken çıkarıyor.
Sokakta çalışmak zorunda kalan çocukların hepsinin hayatlarının arka perdesinde bir dram var. İki minik bedenin omuzlarında geçim sıkıntısı denen büyük bir yükü yüklenmiş. Onları sabahın erken saatlerinde sokağa çıkaran neden diğerleriyle aynı; baba işsiz. İnşaatlarda günü birlik amelelik yapıyor. Geçimlerini sağlayamadıkları için Mert ve Berk, aile bütçelerine katkı sunmak için mendil satıyor. Ekonomik durumları iyi olan ailelerin çocukları okulda eğitimlerini tamamlarken, Mert ve Berk gibi Türkiye genelinde binlerce, Erzurum’da ise Suriyeli çocuklarla birlikte yüzlerce çocuk gibi maalesef çok erken yaşta hayatın acımasızlığına merhaba diyor. Mert ile Berk, “Öğretmenlerimiz bizi görecek mi?” sözleriyle de kendilerinin nerede olmaları gerektiğini aslında çok iyi biliyor.
Mart ayında açıklanan verilerde açlık sınırının bin 301 TL, yoksulluk sınırının 3 bin TL, asgari ücretin ise 930 TL olduğu ülkemizde günlük yaklaşık 10 TL ile katkıyla geçinen aileler bir mucizeye imza atıyor. Yerel yönetimler ve sorumlu bakanlıklar ise bu konuyu sadece izlemekle kalıyor.
Erzurum merkezde hemen her yerde karşımıza ya bir mendil ya da bir boya sandığıyla çıkan çocuk işçiler, zor şartlar da aile bütçelerine katkı sunmaya çalışıyor. Kar, kış, soğuk dinlemeden sokaklarda akşama kadar ellerinde mendil satan ayakkabı boyacılığı yapan yaşları 8 ila 12 arasında değişen çocuklar, sokaklardaki tehlikelerden bihaber üç beş kuruş kazanmanın peşine düşüyor.
Asgari ücretin açlık sınırlarının altında olduğu ülkemizde, aile bütçesine katkıda bulunmak için çalışmak zorunda kalan çocuklar, her ilde olduğu gibi Erzurum’da da hemen herkesin karşısına çıkıyor. Ellerinde mendil, tartı aleti ve ayakkabı boya sandığıyla para kazanmaya çalışan çocuklar, sokakta başta sigara olmak üzere birçok kötü alışkanlığa çok küçük yaşta alışıyor. Gelir dağılımındaki dengesizlik yüzende yaşamın ağır dişlileri arasında ezilen minik bedenler, zor yükü çok erken yaşta omuzlarına alıyor. İşsizliğin en çok yaşandığı doğu illerinde bu sayı artarken, çocuklar okuldan çok günlerini sokakta geçiriyor. Bu çocukların hepsinin arkasında bir hayat hikayesi çıkıyor. Onları sokağa çıkaran etkenlerin başında ekonomik sorunlar geliyor. Sokakta konuştuğumuz çocukların büyük kısmının babası işsiz, hasta veya hayatta değil. Oyun oynayacak zamanlarını çarşı pazarlarda mendil, satarak, ayakkabı boyacılığı yaparak geçiriyor.
ERZURUM'A ELAZIĞ'DAN GÖÇ ETMİŞLER
Mert Tuçar ile Berk Yıldırım, Elazığ’dan Erzurum’a göçen iki ailenin çocukları... Çocukların biri 9 diğeri ise 10 yaşında. Erzurum’un en işlek caddelerinden Cumhuriyet Caddesi üzerinde önlerinde bir poşet içerisinde üç beş mendili satmaya çalışıyorlar. Günlük 10 lira kazanan gurbetçi küçük emekçiler, aile bütçelerine katkıda bulunuyor. Mert’in babası boyacı, Berk’in babası ise inşaatlarda kum taşıyor. Her iki ailede işsizlik ve geçim sıkıntısından göçüp geldikleri Erzurum’da üç-beş kuruş kazanmanın umutları içerisinde… Çocuklar okula gitmiyor. Ekonomik durumu iyi olan çocuklar tatlı uykularında sağlıklı gelişimlerini tamamlarken, Merk ile Berk o saatlerde çoktan uyanmış, hayatın ağır koşullarına ellerinde üç beş sermaye mendille güne herkesten önce başlıyor. Uykusunu alamayan, yer yer mendillerin başında gözleri kapanan çocuklar, olmaları gereken okul yerine sokağa çıkıyor.
*Şimdi nerede olmak isterdiniz?
Mert Tuçar ile Berk Yıldırım’ ayaküstü birkaç soru yönelttik. Çocuk ya işte, bir bakıyorsunuz yaptığı işten ötürü yüzünü kapatıyor, daha sonra, ‘Abi beni de çek’ diyen Mert ile Berk, şimdi nerde olmak isterdin? Sorusuna Berk, “Okulumda arkadaşlarımla birlikte bahçede top oynamak isterdim” derken, Mert ise, sadece “Bende…” cevabıyla onların hayata karşı verdiği mücadeleyi en şeffaf biçimde gözler önüne seriyor. Her şeye rağmen çalışmak zorunda kaldıklarını da bilen Berk ve Mert, çok erken saatte çıkıp mendilimizi alıyoruz. Daha sonra Cumhuriyet Caddesi’nden bazen de üniversite içinde ve parklarda satış yapmaya çalışıyoruz. Paramızı annemize veriyoruz.
*Günlük ne kadar kazanıyorsunuz?
Sabah saatlerinde işe başlıyor, akşama kadar 10 TL kazanıyoruz. Paramı getirip aileme teslim ediyorum. Sabahları erken saatler biraz soğuk oluyor. O yüzden ilk önce iş merkezlerinde biraz bekliyoruz. Oralar daha sıcak. Bazen güvenlikçiler gelip dışarı çıkarıyor. Soğuk ve yağmurlu günlerde evden dışarı çıkmıyoruz. Okulumuza gidiyoruz. Babamız işsiz inşatlarda kum ve fabrikalarda un taşıyorlar. Bazen da boya sandığını alıp boyacılık yapıyor.
*Öğretmenleriniz çalıştığınızı biliyor mu?
Öğretmenlerimiz bizim çalıştığımızı bilmiyor. Okula gitmediğimiz günlerde mazeret üretiyoruz. Bazen de ailemiz gidip gelemeyeceğimizi söylüyor.
“Abi öğretmenimiz bizi görecek mi?” diye soran Mert ile Berk, aslında sokak yerinde okulda olmaları gerektiğini kendileri de iyi biliyor. Oturdukları evin kira olduğunu söyleyen minik bedenler, Babalarımız çalışmıyor. Çalışmazsak kirayı ödeyemeyiz. Bizde elimizden geldiği kadar fedakârlık etmeye çalışıyoruz. Burada bize ait olan bir evimiz yok. Kiradayız, vermediğimiz taktirde ev sahibi gelip parasını istiyor. Bir defasında ödeyemedik, bizi evden çıkarıyordu. 5 kardeşimle birlikte sonra ne yaparız? Böyle giderse tekrar geldiğimiz şehre geri dönmek zorunda kalacağız.
*En büyük hayaliniz nedir?
Mert ile Berk’in bu soruya verdiği cevap oldukça manidar. Her iki birden, “Babamıza iş, onun işi olursa biz çalışmayız. Evde istiyoruz… Bizim diğer arkadaşlarımıza bakıyoruz, babaları çalışıyor. Evleri ve kıyafetleri oldukça düzgün ve temiz. Bizim olanaklarımız bu kadar olduğu için çalışmak zorundayız. Babalarımızın iyi bir işi olsaydı, hem bu şehre göç etmek zorunda kalmazdık, hem de güzel bir okulda eğitimimizi tamamlamış olurduk.”
*Büyüdüğünüzde ne olmak istersiniz?
Berk, öğretmen, Mert ise polis olmak istiyor.
Berk, “Eğer okuluma düzenli olarak gidersem, ileride öğretmen olmak istiyorum. Öğrencilerimin olmasını onları okutmak istiyorum. Benim gibi onlarda sokaklarda peçete satmasınlar okullarına rahatça gitsinler.”
Polis olmak isteyen Mert ise, “Polislerin elbiselerine kelepçe ve silahlarını çok seviyorum. Onlar bizler için gece gündüz çalışıyor. Bazen de sokaktaki çocuklara sahip çıkıyor. Bende polis olup, sokakta çalışmak zorunda kalan çocuklara yardım etmek istiyorum. Bazen polisler yanımıza geliyor. Bizlerle oturup konuşuyor, babamızın ne iş yaptığını, kardeşlerimizin olup olmadığını soruyor. Onlara çok özeniyorum. Bende ilerde polis olmak istiyorum”
GEÇİM SIKINTISI SOKAĞA ÇIKARIYOR
Yoksulluk sınırının 3 bin TL’nin üzerinde olduğu ülkemizde zor şartlarda geçinen aileler, kimi zamanda çocuklarını dilendirmek zorunda kalıyor. Kanunen yasal olmayan bu sistemi en çok Suriye’de savaştan kaçıp gelen çocuklar oluşturuyor. Okula gitmeyen ve her köşe başında aileleriyle birlikte dilenen çocuklar, istismara maruz kalıyor. Devletin verdiği yardımlar ve yasal kanunlara rağmen bir türlü önüne geçilemeyen sokakta çalışmak zorunda kalan çocuklar, erken yaşta çalışma yaşamında yer alması tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin de en ciddi sorunları arasında yer alıyor. Zorunlu göç ve artan yoksulluğa paralel bir şekilde hızla artan sokakta çalışan çocuklar, var olan yöntemlerle çözümü zor bir sorun haline geliyor. Ayni nakdi yardım aldığı halde çocuğunu çalıştırmaya devam ettiği tespit edilen ailelerin aldığı nakdi yardım kesilerek hakkında yasal işlem başlatılmasına rağmen bir türlü önü alınamayan çocuk işçiler, sokaklarda yaşam mücadelelerine devam ediyor.
Uzmanlara göre Türkiye’de çocukla ilgili sözleşmenin imzalanmasıyla birçok olumlu yasal düzenleme yapıldı; ancak yasalar maalesef kâğıt üzerinde kaldığını ve çocukların hayatına yansımadığı bildirildi. Uzmanlar, GSYH’dan çocuk sorunları için ayrılan pay % 1,3’lerde; nüfusumuzun % 29’unu çocuklar oluşturduğu halde, GSYH’nın çok azı çocuklar için harcandığına dikkat çekti. (Pusula Gazetesi)
Kaynak : http://www.radarhaber.com/haberler/21/o-cocugu-pusula-gazetesi-buldu_8994.html